13 Eylül 2015 Pazar

BAKARSIN BULUTLAR GİDER || SILVIA AVALLONE


Kitabı incelemek ve satın almak için : Goodreads || D&R || KitapYurdu

***
  ''Sonra dönüp dedim ki kendime: Üzülme. Unutacaksın her şeyi...'' 
   Kartpostallardaki görüntü aldatıcıdır. Acımasız tarafıysa aldandığımız şeylerin hep daha güzel olmasıdır. 
   Anna ve Francesca... Güzellikleriyle akılları baştan alan iki genç kız. Bir yanda tüm hırçınlığıyla sürüp giden yaşam, diğer yanda umutlar...
   Bakarsın Bulutlar Gider, pusulası şaşmış bir toplumda büyümeye çalışan iki genç kızın hayallerini, tutkularını, aşklarını ve sonsuza dek sürecek dostluklarını anlatan muhteşem bir hikâye. 
***




  Herkese merhabaaa :) Uzun zamandır yoktum ve bu zaman içerisinde de hiçbir şey okumadım. Son 50 sayfası günlerce okunmayı bekledi ama herhangi bir kitabı elime dahi almak istemedim.Ama nihayet bu halden çıkma kararı aldım ve bu kitabı bitirerek başladım uygulamaya. Neyse,daha fazla bahsetmek de istemiyorum bundan.Şimdi kitaba geçelim.

   Daha kitabın başındayken kitapla kapağın veya adının hiç ilgisi olmadığı anlamış hatta yazmıştım instagramda bir postun altına.Arka kapak yazısı çok tatlı şeyler yaşanmayacağını biraz olsun belli ediyor ama bu kadar ters köşe yapacağını düşünmemiştim.Öyle adına ve kapağına bakıp tatlı bir hikaye bekliyorsanız benim gibi,bir kenara bırakın onları !


İtalya'nın kapitalizmle sarsıldığı bir dönemde Anna ve Francesca'nın arkadaşlığını esas alıyor temelde.Ama bunun yanında diğer karakterlerin de hikayeleri ayrıntılı anlatılıyor.Korkunç bir boyuta gelmiş aile ilişkileri,kimlik bunalımlarını üst düzeyde yaşayan ergen karakterlerin değişimi,çelik fabrikasında çalışmaya başlayan erkeklerin değişimi ki bunu kitapta "hayvana dönüşümleri" olarak tanımlıyor,arkadaşlıkların farklı boyutlarda ilerleyişi...Ve şunu belirtmemde fayda var ki kitap lgbt temalı.Ama bunu oldukça kapalı ve az işliyor yazar. 

  "Gerçeklik talepkardı ve ne düşünürsen düşün,kazanan oydu."
   Daha önce de söylediğim gibi, "rahatsız edici bir gerçeklik" var kitapta.Olayları öyle dışardan bakarak yazmış ki yazar...hani edebiyat derslerinde gördüğümüz şu 'kamera tarafsızlığıyla yazılmış' kitaplardan biri. 
   Kitapta beni rahatsız eden çok şey vardı,evet.Ama Anna ve Francesca'nın 14 yaşında olmalarına rağmen böyle olmaları,çocuk olduklarının asla farkında olmayışları en çok rahatsız edendi. 
   Çelik fabrikasının anlatıldığı kısımlar da epey detay geldi bana.O kısımlarda sıkılmadan edemedim. 
  Yine bahsetmeden edemeyeceğim bir şey var ki...Çelik fabrikasının etrafında yaşayan kediler...Okuyanlar anlamıştır eminim. O kedilerin tasviri ürperticiydi ! Ve kitabın sonu Alessio'nun olayı dışında yetersiz kaldı benim için. Tamam,Alessio'nun olayı çarpıcıydı ve  şok oldum okuduğumda ama Anna ve Francesca için,onların bu kocaman arkadaşlığı için daha iyi bir son bekliyordum. 
"Bir elmanın iki yarısı değiliz ama aynı dalda yan yana duran iki elma gibiyiz. Kardeşiz biz."


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder