29 Mayıs 2019 Çarşamba

Unutma Beni || Holly Jacobs

Kitabı incelemek için: Goodreads
***
Piper George'un yaşadıklarının tek tanığı, yıllardır yazdığı günlükleridir. Yazdığı her satırda, genç yaşta anne olmanın zorlukları ve bebeğini başka bir aileye vermek zorunda kalmanın ona yaşattığı acı vardır. Kelimeleriyle kaybetmenin resmini çizer, satır aralarında umut ve kızına duyduğu derin sevginin izleri vardır. Asla unutamadığı kızına…

Ancak bir sonbahar günü, hayatında yeni bir sayfa açılır. Artık yeni bir komşusu vardır: Ned Chesterfield.

Piper ve Ned'in komşulukla başlayan arkadaşlıkları, zamanla seyrini değiştirir. Ancak Piper, arkadaşlıklarındaki bu değişikliğe ve kalbini başka birine açmaya hazır değildir. Çünkü kızını kaybetmek, hayatını geri dönülemez bir şekilde değiştirmiştir. Kızının kaybından sonra kalbinden geriye kalanların yeteceğinden ve Ned'e hak ettiği
sevgiyi verebileceğinden emin değildir.
Ned'i de kaybetme ihtimali varken, Piper bir kalp kırıklığını daha kaldırabilecek midir?
 

***


💖Bazen kendimle kral kelebekleri arasında bir benzerlik görüyorum. Seni kaybetmek acıydı ama beni zehirlemek yerine bana bir amaç verdi. Hemşire olarak başladım, kozamdan dışarı yazar olarak çıktım.
Belki de insanlar daha pek çok açıdan kral kelebekle­rine benziyorlardır. Belki de sürekli olarak krizalit haline gelip bambaşka bir şey olarak dışarı çıkıyoruzdur.
Belki hayatlarımızı “olarak” ve “dönüşerek” yaşıyoruzdur.
Belki de her an yepyeni bir şeye dönüşme sürecindeyizdir.
Uzun zamandır böyle bir oturuşta bir kitabı bitirmemiştim, o kadar iyi geldi ki... anlatamam! Kitabın öyle sarıp sarmalayan bir hikayesi vardı ki, zaten aksi de mümkün olmazmış. 
Kitaptan bahsedecek olursam; 15 yaşında anne olan ve kızından ayrılmak zorunda kalan Piper bir süre hemşirelik yaptıktan sonra gerçek işini buluyor; kendini yazarlığa ve yardım etkinliklerine adıyor. Yardıma muhtaç olan her çocuğu kendi çocuğu yerine koyuyor ve onlar için bağış geceleri düzenliyor. Bir gün yine verandasında kitabını yazarken yeni taşınan komşusu Ned ile tanışıyor ve hikayemiz böyle başlıyor. 


💖Yine o günlerden biri mi?” Hâlâ elimde tuttuğum deftere baktı gözucuyla.
“Nasıl yani?” diye sordum.
“Dizüstü bilgisayarında ne zaman çalışsan, yüzünde güller açıyor. Bazen, yemin ederim ki klavyenden dışa­rı kelebekler süzülüyor. Fakat ona karaladığın günlerde öyle... olmuyorsun.” Ben daha karşı çıkamadan, elini kal­dırdı. “Oraya her ne yazıyorsan, bana ayı tuzağına yakalanan adamı çağrıştırıyor.”
İşte bu, daha önce hiç duymadığım bir kıyaslamaydı. Açıkçası, günlüklerin ve ayı tuzaklarının birbiriyle ne gibi bir bağlantısı olabileceği hakkında hiçbir fikrim yok­tu. “Efendim?”
Bana tartışmanın galibi kendisiymişçesine bakarak, “O tuzaktan kurtulmak canını acıtacak olsa da, onun için en iyisi ondan kurtulmasıdır. O deftere yazdığın şeyler canını acıtıyor, fakat yazmayı bitirdiğinde iyi olacaksın... Bir başka zamana kadar,” diye açıkladı.

Pip gerçekten iyiliğin ve sevginin vücut bulmuş haliydi. Ayrıca çok güçlü bir kadın karakterdi. Anlayacağınız en sevdiğim karakter tanımına tam olarak uyuyor.💗

💖”Ve sonunda, onu sevdiğimi anladım.
Neden en son kısmı en başta anlayamamıştım? Çok daha önce anlamam gerekirdi sanki.
Josiah ise bu gerçeğin yüzdeki burun kadar bariz ol­duğunu söyledi.
Bu konuda çok düşündüm; anlamamıştım çünkü o be­nim bir parçamdı. Pip onunla henüz tanışmamışken bile benim bir parçamdı. Onu fark etmenin şokunu yaşamamıştım. İşte orada, buldum onu dediğim bir an da olma­mıştı.
O her zaman benim bir parçam olmuştu, bunu sonun­da anlayabildiğim zaman, tam olarak ne anlama geldi­ğini de anlamıştım. Hayatımdaki herhangi bir boşluğu doldurmamıştı; çünkü orası zaten her zaman ona aitti.
Tıpkı burunlarımız gibi.
Hepimizin bir burnu vardır. Aynaya baktığında onu her gün görürsün, ama durup da, bu benim burnum, diye düşünmezsin. Onsuz ne yapardım? diye sormazsın; çünkü her zaman seninle birliktedir ve bundan sonra da olaca­ğını biliyorsundur. Kendini onunla görmeye alışıksındır. Senin yansımanın bir parçasıdır.
Bu deyişin buradan geldiğine eminim. Ve benim sevgili Pip’im de burun kadar barizdi. Fark etmem zor olmuştu çünkü burun gibiydi o da.”


Ned ise... Nasıl anlatsam gerçekten bilmiyorum. Öyle ince, öyle anlayışlıydı ki... ve bu halleri öyle doğal, öyle zorlamasızdı ki... uzun süredir böyle bir karakteri okumamıştım. Çabasızca mükemmeldi diyebilirim. Bu kadar sade ama bu kadar harika bir karakteri yazdığı için yazara hayran kaldım diyebilirim. Ayrıca öyle güzel seven, duygularına öyle güzel sahip çıkan bir adamdı ki... bu aşamada elbette ona bayılmaktan başka bir seçeneğim kalmamıştı.🙊 Ned’e olan övgülerimi daha da devam ettirebilirim, gerçekten, ama ne olur siz okuyup kendiniz görün. Eminim bana hak vereceksiniz. 
Ayrıca yazarın artık gerçekten bıktığımız klişelere hiç gerek duymadan kitabı yazmış olması en sevdiğim şeylerden biriydi diyebilirim. Öyle karakterler arasında aşılamayan engeller, yanlış anlaşılmalar, yersiz ayrılıklar vs. bu kitapta asla yok. Bu klişeler olmadan da harika bir aşk hikayesinin olabileceğinin kanıtıydı adeta.💖 Kitapta hoşlanmadığım tek kısma gelecek olursak, kesinlikle epilog olmaması derim. Bence biraz daha ilerisini görebilseydik ya da kitaptaki bazı olayları bir de Ned’in bakışından okuyabilseydik harika olacaktı. 


💖“İsimler ve anlamları hakkında konuşmuştuk ya, pip sözcüğünün de harika bir şey anlamına da gelebilen pipperoo'nun kısalt­ ması olduğunu biliyor muydun? Argo bir kullanım ama İngiliz argosu olduğu için senin -hanım hanımcık çay fincanlı arkadaşımın- de beğeneceğini düşündüm.”
Ona soru sorarcasına baktım. Şimdi şaka mı yapıyordu peki?
Ortaparmağını işaretparmağına dolayarak, dürüst ol­ duğunu çocuklara özgü bir yöntemle gösterdi. “Araştır­ dım. Tanışmamızdan birkaç gün sonra. Senden kesinlikle iyi bir pip olur, sana o yüzden öyle diyorum.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder