28 Haziran 2017 Çarşamba

Yarasa || Selvi Atıcı

Kitabı incelemek ve satın almak için: Goodreads || D&R || KitapYurdu || Okuoku

***
Kod adı: Yarasa.


Gizli görevlerin aranan ismi. 

Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir işi kendine has yöntemleriyle halledebilir. 
Onun için imkânsız diye bir şey yoktur. 
Her işin altından kalkar. 
Bir kere göründüğü yere bir daha gitmez. Gitmez. Gitmezdi… 
Ta ki o gece tamamladığı gizli görevin ardından kafa dağıtmak için en sevdiği ritüeli gerçekleştirmek amacıyla o mekâna gidene kadar… 
O mekâna gidip Mavi’yle karşılaşana kadar…

Mavi, bugüne kadar üstlendiği en zor görev olacaktı. Üstelik ilk defa, başarılı olacağı konusunda kendine duyduğu güveni, koyduğu yerde bulamıyordu.

Yarasa’nın mavi gecesi, siyah gecelerinden daha uzun olacak gibiydi…
***



Selvi Atıcı okumaya Gitme ile başlamış ve kalemine delice aşık olmuştum, biliyorsunuz. Gitme'yi böylesine sevmişken diğer kitaplarını okumamak da olmazdı tabii. :D Tunç Mirza'dan sonra Yarasa ile tanışmak istedim ve kitaba başladım.Yalnız laf aramızda, Yarasa ne kadar güzel bir adam olsa da, Tunç Mirza bambaşka... ve hep öyle kalacak benim için.<3

Kitaba gelelim şimdi...
Hayat ummadığı bir anda Mavi'yi Yarasa'nın kucağına bırakıyor,evet, gerçekten kucağına :D, ve olanlar olmaya başlıyor.  Bu tuhaf tanışmalarından sonra Yarasa'nın bir an bile aklından çıkmayan Mavi, Yarasa'nın sürekli soluğu yanında almasına neden oluyor. Mavi'nin sürekli içine girdiği tehlikeler Yarasa'nın onu korumayı kendine görev edinmesine yetiyor da artıyor bile. Daha önce hiçbir görevini iki kez düşünmeyen Yarasa karşısında yeni görevi olarak Mavi'yi gördüğündeyse... büyük bir seçim yapmak zorunda kalıyor ve tahmin edeceğiniz üzere tüm hayatını hiçe sayıp Mavi'yi seçiyor. Ve inanın bu Yarasa'nın kendinden vazgeçişlerinin başlangıcı oluyor.

"Tedavisi olmayan hastalıklar nasıl olur, biliyor musun?"
Genç kız adamın duygusuz sesiyle birlikte kaşlarını çattı.Ancak ona cevap vermedi.
"Uğraşırsın, çabalarsın, kurtulmak için sonuna kadar çırpınırsın! Fakat bir işe yaramaz.Hastalık bedenine sızmıştır, giderek yayılmaya başlamıştır ve seni istiyordur.Sonunda seni almadan asla yok olmaz." Adam hafifçe dönerek bedenini ona çevirdi.Derin bir iç çekişle birlikte usulca elini kaldırdı.Genç kızın tenine dokunmadan hafifçe bedeninin üzerinde dolandırmaya başladı. "Sen hastalıksın.Benim hastalığım. Sana baktım. O anda bana işledin.Sonra yavaş yavaş içime yayıldın. Görmeyeceğim dedim.Görmeye geldim. Bakmayacağım dedim. Ama baktım. Bu son dedim. Fakat aslında hiç sonum olmadın. Bilmediğim, başlangıcım olduğundu."

Gerçekten o kadar korkunç bağlantılarla bağlanıyorlar ki birbirlerine, ikisinin de pişmanlıklarıyla, arada kalmışlıklarıyla kitabı okurken adeta çıldırdım, acı çektim. Her mutluluklarının altında yatan, ortaya çıkmak için fırsat kollayan acıyı gördükçe canım yandı. Duygularını kabul ettikleri anlar... off! Ne zaman ve kime karşı ne hissedeceğinin önüne geçemeyeceğinin, seçimin sana kalmadığının bir kanıtıydı bu kitap bence. Ama yine de, Mavi'den önceki görev Yarasa'ya verilmemiş olsaydı nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyorum. Böyle bir acıyla baş etmek zorunda kalmadıklarında, katıksız bir mutluluk yaşama hakları olduğunda işlerin nasıl ilerleyeceğini merak etmekten alıkoyamıyorum kendimi. Yarasa kesinlikle böyle bir hayatı hak ediyordu bence. <3

“Hayatım boyunca hiçbir şey istemedim Mavi. Hiçbir şey! Bir kıyafet, bir araba, bir ev, bir bardak su bile istemedim. Bana ne verildiyse onunla yetindim. Hayatım böyleydi. İsteklere yer yoktu. İstediğim tek şey sen oldun. Seni ölümüne istedim. Ölümüne…”

Yarasa gerçekten çok güzel bir adamdı. Duygularını kabul ettiği andan, kitabın son sayfasına kadar muhteşemdi. Öyle güzel bir kabullenişi vardı ki hissettiklerini ve onlara öyle güzel sahip çıktı ki... Mavi'nin nefretini bir an olsun değiştirmeye çalışmadı, kendi hayatı üzerine bir anlaşmaya girdi, hayatını ellerinden alması için adım adım eğitti Mavi'yi hatta... "Gözlerime bakma, o zaman yapamazsın." dedi ya, daha ne yapsın bu adam! Kıskançlıktan çıldırırken sırf Mavi'yi gülümsetebildikleri için Eyüp ve Levent'e dokunmadı. Usul usul sevdi, kendi sevgisiyle yetindi. Sırf Mavi'yi rahatsız etmemek için sesini dahi çıkarmadığı zamanlar oldu. Lakin bazen öyle güzel bir şey söyledi ki, tek bir cümle hatta... Öyle onu sevmemiz için paragraflarca neden vermedi, tek bir cümleyle geldi, bunu başardı.

"Benimle birlikte gülebildiğini fark ettiğim her seferinde tökezlemekten son anda kurtuluyorum."

Mavi'ye de hak vermiyorum diyemem, asla! Onlarınki çok zor, çok berbat bir durumdu. Ne olursa olsun hep buruktu. Böyle bir durumla karşı karşıya gelmemelerini çok ama çok isterdim. Saf bir mutluluk içinde, Mavi Yarasa'yı okumayı çok isterdim!

"Bakma öyle!"diye fısıldadı.
Genç kız gülümsedi. "Nasıl?"
"Öyle... Kaybolmuş gibi!"
"Belki kaybolmuşumdur!"
"O zaman geri gel, yoksa ben de kaybolurum."



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder