3 Mart 2017 Cuma

Lanetler ve Lütuflar || Anne Fortier

İncelemek ve satın almak için : Goodreads || D&R|| KitapYurdu|| Babil ||Okuoku

🌹🌹🌹
Romeo ve Juliet’in unutulmaz hikâyesi devam ediyor.
 600 yıl sonra bile…

Bazı aşklar, tomurcuklanmaya başladığı andan itibaren lanetlenir. Bu lanet öyle güçlüdür ki, bütün bir şehrin ayaklanmasına, şerefli ve köklü ailelerin dağılmasına ve nihayet genç âşıkların birbirlerinden sonsuza kadar ayrı kalmalarına neden olur. Bu aşkı ağzına alanlar bile lanetlenecektir. Ama belki de laneti kaldırmanın bir yolu vardır?

Cevap, Julie Jacobs’a miras kalan anahtarın açtığı kasada saklı olabilir. Ama Julie’nin, öncelikle atasının acı tarihini öğrenmesi ve soyu üzerindeki bu menem lanetin sebebini bulması gerekmektedir.
 
🌹🌹🌹




"Gerçekten lanetlere inanıyor musun?" diye fısıldadım. 
Şakağıma doğru, Lütuflara inanıyorum," diye yanıt verdi. "Her lanete karşılık bir lütuf olduğuna inanıyorum."

Şimdi düşüncelerimi nasıl toparlayacağımı, hissettiklerimi nasıl tam olarak anlatabileceğimi bilmiyorum. Kitaba büyük bir beklentiyle başladığımı  söylemem gerek öncelikle. İlk yüz sayfayı okurken beklentimin kurbanı olduğumu, kitabı sevemeyeceğimi düşünüyordum. Fakat şimdi böylesine sabırsız davrandığım için kendime kızıyorum. Elbette böylesine güzel bir kitap beklemeye değerdi. ❤️

"Sen haklıydın. Ben yanılmışım. Hayat ölümden daha acı olduğunda yaşamaya değmiyor."

Kitap iki ana hikayeden oluşuyor aslında. Bir bölümde 1340 Siena'sında Romeo ve Juliet'e ilham veren Romeo ve Giulietta'nın hikayesini okurken diğer bölümde teyzesinin ölümüyle kendini bulmaca gibi bir vasiyetin içinde bulan Julie'nin hikayesini okuyoruz. Ve tahmin edeceğiniz üzere ölümsüz aşkların şehri Siena ,hikayelerimizi ,muazzam bir şekilde,birleştiriyor. Başta karmaşık gözükse de bir yerden sonra iki hikayeyi de büyük bir heyecanla okumaktan alıkoyamıyorsunuz kendinizi. Kitabı elimden bırakmak zorunda kaldığım anlarda ne kadar zorlandığımı tahmin edemezsiniz.🙈 İki hikaye de öyle güzel detaylarla işlenmiş ki, bayıldım! Hiçbir karakterin, olan hiçbir şeyin arkasının boş olmadığını gördüğümde, her şeyi zamanla keşfetmem gerektiğini anladığımda hayranlığım, altında ezilebileceğim kadar büyümüştü. 

"Aklımı çelme. "
Gülümseyip daha da yakınına geldim. "Neden?" 
Beni öpmemeye uğraşarak, "Çünkü," dedi, "seni sevip kaybetmektense bütün bir hayat boyunca sana neredeyse sahip olmayı tercih ederim. "

Ayrıca kitap duyguları öyle etkili geçirebiliyor ki... Bir anda kalbim kanatlanmış uçarken bir anda o uçuşun etkisiyle yere çakılıyor, canımı yakıyordu. Son bölüme kadar 'şimdi ne olacak acaba' diye diye sayfaların peşinden koştum adeta. Sırları keşfettikçe şok olmaktan alıkoyamadım kendimi. Şimdi de 'keşke biraz daha uzun sürseydi' dememe engel olamıyorum. Ahhhh... Çok ama çok güzeldi. Kesinlikle ama kesinlikle okumalısınız bu kitabı. 

"Ölümlü dünya, tozdan bir dünyadır. Adımını attığın her yer ayağının hemen altında ufalanır ve dikkatle yürümezsen dengeni kaybedip hemen kenarıdan arafa düşersin. " 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder