***
Koşullar her zamankinden daha zor, kaybedilecek şeyler ise daha değerli. Kaz Brekker ve ekibi, hayatta kalacaklarına inanmadıkları bir soygunun üstesinden gelmeyi başarır. Fakat büyük ödülü paylaşamadan kendilerini tekrar ölüm kalım savaşının ortasında bulurlar. Grisha dünyasının kaderi, şehrin karanlık sokaklarındaki intikam savaşına bağlıdır. Kaz ve ekibinin ise ne pahasına olursa olsun bu savaşı kazanmaktan başka çaresi yoktur.
***
Harika bir serinin sonuna gelmiş olmanın ve elbette Leigh Bardugo’nun son anlarda okuyucusunun kalbini sökmek için yaptığı o hamlenin üzüntüsünü yaşıyorum. Kitaba başlarken böyle bir şey olacağının farkındaydım tabii ama ne yaparsak yapalım zamanı geldiğinde hazırlıklı olamıyoruz. Keşke böyle bir veda etmeseydik, bence çetemiz yeterince zorluk çekmişti.
Kaz’ı ve çetesini o kadar çok sevdim ki, seriyi bitirip onlardan ayrılmak ağır geldi. Bu kadar çok karakteri olmasına rağmen karakterlerinin hepsini sevdiğim kitaplar çok az oluyor genelde. O yüzden bu durum kitabı çok daha özel kılıyor benim için.
“Senin için gelirdim,” dedi ve İnej’in ona attığı temkinli bakışları görünce tekrar söyledi. “Senin için gelirdim. Yürüyemeseydim bile sürünerek gelirdim, ne kadar yaralı olursak olalım oradan birlikte savaşarak çıkardık, bıçaklar çekili, ateş ederek. Çünkü biz böyleyiz. Mücadeleyi asla bırakmayız.”
Kaz ve İnej konusundaki düşüncelerim hala aynı. Bu kitapta en sevdiğim ikili kesinlikle onlardı. Kendine güvenen, zekasına ve muhteşem planlarına her hamlesinde hayran olduğum Kaz’ı okumak da, geçmişiyle vedalaşamayan yaralı Kaz’ı okumak da harikaydı. Yaşadığı zorluklara rağmen gösterdiği çaba harikaydı. Umrunda değilmiş gibi göstermeye çalışsa da çetenin her üyesini korumak için ince ince yaptığı planlar, tam ‘yolun sonuna geldik’ derken yine her şeyi tahmin etmiş olmasıyla karakterleri kurtardığı anlar çok güzeldi. Tabii hiç beklemediğimiz bir yerden vurulduk ama Kaz’ın yapabileceği bir şey olmadığının farkındayım. Herkese karşı koysa da Leigh Bardugo’ya karşı koyamazdı.😞
İnej ise Grisha evrenindeki en güçlü kadın karakterdi sanırım. Ve bu, onu sevmem için yeterliydi. Aynı şekilde Nina da son derece güçlü bir kadındı ve ikisi de beni kendilerine hayran bıraktı. Arkadaşlıklarını okumak çok güzeldi.
“Kaz,” diye sordu İnej ansızın. “Neden karga?”
“Neden karga ve kadeh mi? Herhalde kargalar leşçil olduklarındandır. Artıkları toplarlar.”
“Döküntüler dövmesini kastetmedin. O, çetenin geçmişi kadar eski. Neden onu benimsedin? Bastonun. Karga Kulübü. Yeni bir sembol seçebilir, yeni bir efsane yaratabilirdin.”
Kaz’ın acı kahve gözleri ufka kilitlenmişti, doğan güneşin soluk sarı ışığıyla yıkanıyordu. “Kargalar insanların yüzlerini hatırlarlar. Onları besleyen, onlara iyilik yapan insanları hatırlarlar. Ve onlara kötülük yapan insanları.”
“Sahi mi?”
Kaz yavaşça başını salladı. “Unutmazlar. Kime göz kulak olacaklarını ve kime dikkat etmeleri gerektiğini birbirlerine söylerler.”
İlk kitabın başlarındaki tavrıyla tam olarak sevemediğim Mattihas o zamanları öyle güzel telafi etti ki, sevmemem mümkün değildi. Bunca zaman aklına sokulan fikirleri Nina için sorgulamaya başlaması, Nina’nın mücadelesinde hep yanında oluşu çok güzeldi.
Jesper ve Wylan da okumaktan keyif aldığım, çok güzel bir ikiliydi. Ve Jesper kitabın en eğlenceli karakteriydi bence.Ayrıca kitapta kısa bir süre de olsa Sturmhond’u görmek çok güzeldi. Keşke daha fazla olsaydı tabii. Kaz ile inanılmaz bir ikili olurlardı bence.🙃
Diğer seriyi de sevmiştim fakat bu seri bence daha iyiydi. Özellikle de karakterleri.🙊 O yüzden çok daha keyifli oldu benim için. Yara İzi Kralı’nı da çok fazla merak ediyorum ama ikinci kitabı henüz çıkmadığı için hemen okuyup beklemek istemiyorum, o yüzden onu bir süre bekleteceğim.🙊🙃
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder