***
O KENDİ GÜÇLERİNİ KABUL ETMESE BİLE TÜM DÜNYANIN O GÜÇLERE İHTİYACI VARDI
Güneşin Elçisi Alina Starkov, Karanlıklar Diyarı’ndaki karmaşayı ardında bırakarak bambaşka topraklara doğru yola çıkar, ancak kaderinden ve geçmişinden kaçmak sandığı kadar kolay olmayacaktır. Karanlıklar Efendisi tüm gücü ve ölümcül planlarıyla yeniden karşısına çıkmaya hazırlanmaktadır.
Alina, Karanlıklar Efendisi’ni yenmek ve ülkesini özgürlüğüne kavuşturmak için gereken güce ulaşmak zorundadır. Bu sebeple de uzun ve tehlikelerle dolu bir yolculuğu göze almalıdır.
***
🖤Gülümsedi. “Devam et, ayak dire, doğana karşı gel. Bu sırada da ülken acı çeksin.”
“Senin yüzünden!”
“Hayır, kendi gücüne katlanamayan bir kıza güvendiğimden.” Ayağa kalktı, masanın önüne çıktı. Kızgınlığıma rağmen geri adım attım, arkamdaki sandalyeye çarptım.
“İzcinin yanında olduğunda neler hissettiğini biliyorum,” dedi.
“Pek sanmam.”
Umursamazca elini salladı. “Hayır, gittikçe artacak olan absürt özleminden bahsetmiyorum. Kalbindeki gerçeği biliyorum. Yalnızlığı, farklılığınızı giderek gördüğünü...” Öne eğildi. “Bunun verdiği acıyı.”
İçimdeki hislerin bana yaşattığı şoku gizlemeye çalıştım. “Neden bahsettiğini bilmiyorum,” dedim, ama sözlerime kendim bile inanmadım.
“Hiç dinmeyecek, Alina. Kaç tane fuların arkasına saklanırsan saklan, ne kadar uzağa ne kadar hızlı kaçarsan kaç, giderek kötüleşecek.”
Dönmeye çalıştım ama uzanıp çenemi tuttu, beni ona bakmaya zorladı. Birbirimize o kadar yakındık ki nefesini hissedebiliyordum. “Bizim gibi olan başka kimse yok, Alina,” diye fısıldadı. “Hiçbir zaman da olmayacak.”
Ben yine ne düşüneceğimi bilemez haldeyim.🤦🏻♀️ Bu seriye başlamak ne kadar doğru bir karardı, emin olamıyorum. Bitirdiğimde nasıl bir psikolojide olacağımı kestiremiyorum.😞
İlk kitabın son kısımlarından itibaren her şey acımasız bir hal almaya başlamıştı ve öyle de devam etti. Çöküş ve Yükseliş’i okumaktan, tahmin yürüttüğüm şeylerin gerçek olmasından korkuyorum.😞
Gölge ve Kemik tahmin edemeyeceğim kadar hızlı okunmuştu ve ben bu kitabın da böyle olacağını düşünmüştüm. Bir miktar yanılmışım.🤦🏻♀️ Yani tamam, kitap bence yine çok hızlı okuttu kendini ama asla Gölge ve Kemik’le kıyaslanamazdı bu konuda. Kuşatma ve Fırtına hiç istemediğim şeylerle başladığı için okumak da ister istemez zorlaştı benim için. Ve bence ilk kitapla kıyasladığımda çok daha durağan ilerliyordu. Benim için bir savaşa hazırlanılan, bir düzeni yıkmaya çalışılan kitaplarda hazırlık aşamasını okumak biraz sıkıcı olabiliyor, ben bir an önce olayın gerçekleşmesini, kitaptaki tansiyonun yükselmesini istiyorum, bu da benim sabırsızlığım işte.😂 Fakat son kısımlarında kitap aşırı hızlı akmaya başladı ki, bu durumdan çok memnunum. O andan sonra nasıl hızlı okudum, ne ara bitirdim fark edemedim bile. İşte böyle olaya kapılıp gitmeyi aşırı seviyorum.
Ee, söz konusu Malyen ve Alina olunca, kitap boyunca yıpranmamak da elde değildi tabii ki.🤦🏻♀️ Neyse ki bu zorlu süreci Nikolai ile atlattım.😏 O olmasaydı gerçekten çılgına dönebilirdim okurken.
🖤”Adım Nikolai Lantsov ama rica ederim beni unvanlarımı tekrar etmek zorunda bırakmayın. Bu hem benim hem de başkaları için sıkıcı oluyor. Önemli olan tek şey ‘prens’ sözü.
Nikolai’nin zekasına, esprilerine, açık sözlülüğüne bayıldım, gizlemeye çalışsa da kalbinin güzelliğini çok sevdim, iyi ki dahil oldu seriye.🥰 Bu süreçte, sadece nereye çekersen oraya gelen Alina ve mıymıntı Malyen’i okuduğumuzu düşünsenize, çıldırmamak elde değil.😪 Karanlıklar Efendisi’nin yokluğunda gerçek bir karaktere ihtiyacımız vardı ve hala nasıl oldu inanamıyorum ama, yazar bize bu konuda acımış, bizi Nikolai ile ödüllendirmişti.😂
🖤”Senin neye faydan olacak, majesteleri?”
“Ben bir prensim,” dedi Nikolai. “Faydalı olmak konumumun bir gerekliliği değil,” dedi. “Ama tüm yakışıklılığımla etrafta tembellik yapıp da durmayacağım,” diye ekledi.
İlk kitapta daha ılımlı yaklaştığım, en azından nötr kalabildiğim, Malyen’den kesinlikle ama kesinlikle nefret ettim. Grisha’larla yaşama uyum sağlayamaması, Alina’nın gücünden korkması, kaprisleri ve en önemlisi de kendine olan güvensizliğini Alina’ya duyduğu güvensizlikle gözümüze sokuşu beni sinir etti sinir! Yani, Alina’da bir gram akıl olsaydı zaten çoktan Karanlıklar Efendisi’nin ya da Nikolai’nin yanında olurdu, sürekli Alina’yı sorgulayıp durması aşırı aptalcaydı.
🖤Karanlıklar Efendisi hâlâ aynı yerdeydi. “Ona seni kollarına aldığında beni gördüğünü söyle,” dedi.
Gözlerimi sıkıca kapattım.
Malyen ellerimi bırakıp benden uzaklaştı, parmakları yumruğa dönüştü. “Ben alacağım cevabı aldım.”
“Malyen...”
“Bana daha başında neler olduğunu söylemeliydin. Yanında durduğum onca zaman boyunca beni aptal yerine koydun. Beni istemediğini söylemeliydin.”
“Kendini kötü hissetme, izci,” dedi Karanlıklar Efendisi. “Her erkek aptal yerine koyulabilir.”
🖤”Beni neden yalnız bırakmıyorsun?” diye fısıldadım, bir akşam ben masamda çalışırken arkamda dolandığında.
Uzun dakikalar geçti. Bana cevap vermeyeceğini düşündüm. Bir anlığına gitmiş olmasını umdum ama ardından omuzlarımdaki ellerini hissettim.
“O zaman ben de yalnız kalırım,” dedi ve gazyağı bitene dek yanımda kaldı.
Karanlıklar Efendisi ise yine kalbimi çaldı. Bunu nasıl başarıyor asla anlayamıyorum. Kitabın son kısmı dışında, toplasan birkaç dakika gördük adamı, o da üçer saniyelik parçalarda resmen, ama her ortaya çıktığında aklımı almayı başardı. O üçer saniyeyi iple çektim, bir sonraki ortaya çıkışını beklemenin heyecanıyla ilerledim. Kitapta bu kadar az olup bu kadar etkili olmayı nasıl başarıyor, gerçekten aklım almıyor.🙊Ama keşke daha fazla olsaydı, kalbim çok kırık bu konuda.💔 Tabii bu kadarıyla aklımı başından alan Karanlıklar Efendisi’ni daha fazla görmek ne hale getirirdi, bilemiyorum.🤤😂 Amacına ulaşmak için yanlış gözüken bir yol seçmiş olsa da, duygularını, Alina için yaptıklarını görmemek mümkün değil bence, keşke o saflar safı Alina da görebilseydi de sürekli şu adamı sırtından bıçaklamasaydı.😡
🖤”Yalan söylemeye ihtiyacım yok,” dedi Karanlıklar Efendisi. “Alina benimle gelmek istiyor.”
“O seninle ilgili hiçbir şeyi istemiyor,” dedi Malyen tükürükler saçarak.
“Öyle mi?” diye sordu Karanlıklar Efendisi. Siyah saçları şapelin lambalarının altında parladı. Gölgeler ordusunu kurmak, ondan bir şeyler almıştı. Daha zayıf ve solgundu ama bir şekilde sivri yüz hatları daha da güzelleşmişti. “Seni bu ozkazat’syanın hiçbir zaman anlamayacağı konusunda uyarmıştım, Alina. Senden korkmaya başlayacağını, gücünden hoşnut olmayacağını söylemiştim. Bana yanıldığımı söyle.”
“Yanıldın.” Sesim toktu ama kalbimde şüphe vardı.
Karanlıklar Efendisi başını iki yana salladı. “Bana yalan söyleyemezsin. Yalnız kalmasan tekrar tekrar yanına gelir miydim sanıyorsun? Beni sen çağırdın, ben de çağrına cevap verdim.”
Kulaklarıma inanamıyordum. “Sen... sen orada mıydın?”
“Karanlıklar Diyarı’nda. Sarayda. Dün akşam odanda.”
Vücudunun vücuduma değdiğini hatırlayınca yüzüm kızardı. Utandım ama bir yandan da içim rahatladı. Demek ki delirmiyordum.
“Bu mümkün değil,” diye bağırdı Malyen.
“Zayıflığın neleri mümkün kıldığını bilemezsin, izci.”
Gözlerimi kapattım.
“Alina...”
“Senin gerçekten nasıl biri olduğunu gördüm,” dedi Karanlıklar Efendisi. “Hiçbir zaman da sana sırtımı dönmedim. Dönmeyeceğim. O aynı şeyi söyleyebilir mi?”
Devamında neler olacak, bu hikaye nasıl sonlanacak merak ediyorum ama kalbim dayanabilir mi, pek emin değilim. Umarım tek parça olarak atlatırım.
➽Serinin son kitabı Çöküş ve Yükseliş yorumumu okumak isterseniz: tık tık
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder