4 Aralık 2019 Çarşamba

Geekerella || Ashley Poston

Kitabı incelemek için: Goodreads
***
Elle Wittimer, babasını kaybettikten sonra içine düştüğü cehennemden sadece Yıldızalanı ile kaçabilen gerçek bir geekti. Yeni çıkacak olan filmin tanıtımı için yapılacak kostüm yarışmasını gördüğünde, kaderinin onu çağırdığını hissetti. Sihirli Balkabağı’na, biraz tuhaf olsa da bir arkadaşa ve bir çift cam ayakkabıya ihtiyacı vardı.

Aynı anda genç aktör Darien Freeman, sinirli bir hayran tarafından “çekici bir sersem” olarak yaftalanmadan önce hayatının rolünü aldığını düşünüyordu. Büyük gün yaklaştıkça kendini daha da fazla sahte hissetmeye başlamıştı, ta ki onu aksine inandıracak bir kızla karşılaşana kadar.
Saatler gece yarısını vurduğunda, gerçek hayatta masallar mutlu sonla biter miydi?


***

"Gerçekten mi, ah’blena?"
"Söz-yemin ederim, ah’blen."

Geekerella kapağının güzelliği ile kalbimi çaldığında hikayesi hakkında bir bilgim yoktu. Daha sonra kitabı inceleyip arka kapak yazısından yeniden uyarlama olduğunu anlayınca tamamen tüm ilgimi kazanmıştı. Daha önce de pek çok kez söylediğim gibi, masalların yeniden uyarlanma fikrine aşığım diyebilirim.🙊 Tabii ki bunu öğrendikten sonra kitabı hemen aldım ve bir süre de okumaya kıyamadım, fakat kitaba olan heyecanım, beklentim giderek arttı. Şimdi kitabı bitirmiş olmanın verdiği o inanılmaz güzel bir hisle doluyum ve okuduğum için o kadar mutluyum ki... İçim kıpır kıpır, tatlı bir hikayenin sonuna gelmenin mutluluğu ile doluyum. Kitapların beni böyle hissettirmesine bayılıyorum!

Yine de başlarken bu kadar çooooook seveceğimi, bu kadar bayılacağımı ben bile kestirememiştim. Çok, çok güzeldi! Bu tatlı kitaba aşık oldum bile diyebilirim!😍❤️❤️

Kitabımızın konusuna gelecek olursam, Elle Wittemer, Yıldızalanı dizisinin en büyük hayranları olan annesi ve babası sayesinde Yıldızalanı ile büyümüş. Fakat küçük bir çocukken annesini kaybetmiş. Sonrasında ise babası ne Elle’in ne de benim onda ne bulduğunu anlayamadığımız bir şekilde Catherine ile, tam anlamıyla kötü kalpli bir cadı, evlenmiş. Babasını kaybettikten sonra ise bu cadının ve en az onun kadar cadı olan ikizlerinin eline kalmış. Elle’e kendisini o kadar değersiz, o kadar kötü ve mutsuz hissettiriyorlar ki, kitabın her anında onlardan nefret ettim diyebilirim!
Kitabımız dizinin film uyarlamasında kimin baş karakter Carmindor’u oynayacağının açıklanacağı televizyon programı ile başlıyor diyebiliriz. Programda Carmindor’u son zamanlarda Sahil Kenarında dizisiyle popüler olmuş Darien Freeman’ın oynayacağı açıklandığında Elle ve çoğu Yıldızalanı hayranı büyük bir hayal kırıklığına uğruyor. Çünkü Darien yakışıklılığı ile ön plana çıkmış, Elle’in tabiriyle ergenlerin hayran olduğu biri. En sevdiği dizinin uyarlamasının mahvolacağını düşünüyor ve o anın siniriyle blogu Asitüfekçi’de bir yazı yazıp paylaşıyor. Bu yazıdan sonra blog birden inanılmaz görüntülemeler alıp gündeme oturuyor ve Darien’ın düşmanı haline geliyor.

"Hepimiz farklı olabilirdik, farklı karakterlerin birlikteliklerini isteyip, farklı şeylere hayran olabilirdik ama yirmi üç gün boyunca fazla mavi bir üniformayla asla olamayacağımı düşündüğüm bir karakteri oynarken öğrendiğim bir şey varsa, o da biz o karakterler olduğumuzda, içimizdeki parçaların gecedeki fosforlu çubuklar gibi parladığıydı. O parçalar ışıldıyordu. Biz ışıldıyorduk. Hep beraber.
Bazılarımız farklı evrenlere bile düşsek, o ışıklar asla sönmüyordu."

Darien ise aslında en az Elle kadar bir Yıldızalanı hayranı fakat bu hayranlığını menajeri olan babası yüzünden gizlemek zorunda kalıyor. Ve diğer hayranlardan, özellikle Asitüfekçi blogu ile Elle’den aldığı kötü yorumlar onu çok fazla etkiliyor. Elle’in babası öncülüğünde düzenlenmeye başlanmış olan ExcelsiCon fuarına katılmamak için yetkili birinin numarasını ararken şimdilerde Elle’in kullandığı fakat aslında babasına ait olan numaraya ulaşıyor ve karşısındakinin aslında kim olduğunu bilmeden bir mesaj atıyor. Hayranlıklarıyla ortak noktada buluşan Elle ve Darien’ın mesajlaşmaları birbirlerinin kimliklerinden habersiz bir şekilde sürüp gidiyor ve sadece bu mesajlarla bile aralarında inanılmaz güzel, naif bir ilişki başlıyor.

Elle:
-Gökyüzü mü?
Carmindor:
-SADECE gökyüzü değil. AYNI gökyüzü.
-Eğer ikimiz de aynı gökyüzüne bakıyorsak, birbirimizden ne kadar uzakta olabiliriz ki? Bu kocaman evrende aynı kaya parçasında olmamızın ihtimali ne?
...
-Elle, birbirimiz hakkında çok şey bilmiyoruz ve ben orada değilim, sen de burada değilsin ama bu gökyüzünü seninle paylaştığım için mutluyum.
-Belkş beraber yukarı bakmaya başlamanın zamanı geldi, ah'blena.

Ben bu mesajlaşmaları o kadar sevdim ki...❤️Tekrar mesaj atmalarını beklerken sayfaları nasıl çevirdiğimi bilemedim ve her mesajı yüzümde kocaman bir sırıtışla okudum diyebilirim.🙊 
Birbirlerine her ah’blena-ah’blen dediklerinde kalbimin nasıl eridiğini tarif edebileceğimi sanmıyorum.❤️🙊 
Elle:
-Evet, imkansız olduğunu düşündüğümüz her şeyin gerçekleştiği bir evren var, bir de imkansız olan hiçbir şeyin gerçekleşmediği bir dünya var.
Carmindor:
-Peki biz hangi evrendeyiz.
Elle:
-İlkinde.
...

Carmindor:
-Ah güzel, bir an korktum, ah'blena.
-İmkansız dünyada olduğumuza memnunum.
Elle:
-Neden?
Carmindor:
-Çünkü diğer türlü seni bulamazdım.

Eee, karakterlerimizi gerçekten bir araya getirecek bir baloya ihtiyacımız var elbette. Bunu da ExcelsiCon fuarı ve kostüm yarışması sağlıyor.❤️️Ayrıca şunu da söyleyeyim, Elle fuara gittiğinde kendini evindeymiş gibi hissetmesi, annesini ve babasını yanında hissettiğini tarif etmesi beni en çok etkileyen kısımlardan biriydi.❤️

"Annemin yıldızışığı ayakkabıları, sahnede yere çarpan cam gibi yankılandılar.
Babamın sesinin kulağıma, Başını dik tut, Elle, diye fısıldadığını duydum. Yıldızlara bak. Hedef al...
Ellerim yumruk yapmayı bıraktı, omuzlarım gevşedi, artık düz ve rahattılar. Yarı yarıya babamdım. Kahramanımın yarısı. Yarı yarıya da annemdim. Bir yanım hafif serzenişler, bir yarım da köşeli bir karakterdi. Eğer onlar Carmindor ve Amara olabiliyorsa, o zaman genlerimin bir yerlerinde, ben de olabilirdim. Ben kayıp prensestim. Hikayemin hem kötü karakteri hem de kahramanıydım. Biraz annem, biraz da babamdım. Bu evrenin bir parçasıydım. Hem İmkanların evreninin hem de İmkansız evreninin.
Ben, bir hiç değildim.
Annemle babamın kızıydım ve sonra fark ettim ki... Fark ettim ki bu evrende de hayattalardı. Benim aracılığımla yaşıyorlardı."

Daha fazla uzatmayayım, özetle her anını keyifle, yüzümde gülümsemeyle okuduğum taptatlı bir kitap oldu benim için. Devamı için kesinlikle çok sabırsızlanıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder