***
Bone'da bir ev…
Evde bir kız…
Kızda bir gizem…
Margo diğer kızlara benzemiyor. Bone denilen izbe bir mahallede, lanetli bir evde onunla iki yılı aşkın bir süredir konuşmayan lanetli annesiyle yaşıyor. Günlerini kendini görünmez hissederek geçiriyor. Ancak tekerlekli sandalyedeki komşusu Judah Grant'le arkadaşlık etmeye başlayınca işler değişiyor. Mahalleden tanıdıkları yedi yaşındaki Neveah Anthony kaybolunca Judah bu olayı çözmede Margo'ya yardımcı oluyor.
Margo'nun öğrendikleri onu değiştirip hayata karşı yeni bir bakış açısı geliştirmesine sebep oluyor. Çocuk istismarcıları ve tecavüzcüleri bir bir hedef alarak kötü insanları bulup onları cezalandırmaya karar veriyor.
Ancak kötüleri avlamak tehlikeli bir iş ve Margo kendi ruhu dâhil her şeyi kaybetme riskiyle karşı karşıya…
***
"Hüzün insanın güvenebileceği bir duygu... Tüm di ğer duygulardan güçlü... Mutluluk yanında gelgeç kalı yor; güven vermiyor. Yayılıyor, daha uzun sürüyor ve iyi hislerin yerini öyle ustaca alıyor ki kendinizi bir anda prangasında bulana kadar değişimi hissetmiyorsunuz bile. Mutluluk için canımızı dişimize takıyoruz ve bu kaça maklı hissi bir kere ele geçirince, kısa süre tutabiliyoruz; parmakların arasından akıveren su gibi, gidiyor. Ben suyu tutmak istemiyorum. Ele gelen, sağlam bir şey tutmak isti yorum. Anlayabildiğim bir şey... Hüznü anlayabiliyorum; bu yüzden ona güveniyorum. Hüznü hissetmemiz gere kiyor, mutluluğun kısa süreli lafkalabalığından korunmak için olsa bile... Bilip bileceğim şey karanlık; belki de işin sırrı onu şiire çevirmektir."
Ne yazsam diye düşünüyorum uzun bir süre... Bilemiyorum,karar veremiyorum. Öyle büyük araştırmalara girmeden, bir anda alınmış bir kararla başlamıştım kitabı okumaya. Anlayacağınız neyle karşılaşacağım hakkında pek bir fikrim yoktu. Başlarında hikayenin nereye gideceğini pek kestirememiştim de. Öyle kendi halinde ilerliyordu. Ama o haliyle de gayet akıcıydı ve nereye varacağını merak ediyordum. Lakin bir yerden sonra neye uğradığımı şaşırmış halde kalakaldım. Margo ve adaleti kitaba boyut değiştirtti adeta. İnsanların iliğine işleyen, korkunç hayatların yaşandığı bir kasabaydı Bone ve ben de Margo kadar nefret ettim oradan, orada yaşanan hayatlardan... Sanıyorum okuduğum en güçlü kadın karakterdi Margo, savaştığı durumlar hiçbir şekilde kolay değildi. Kitabın yazılış amacınaysa gerçekten bayıldım. Ne yazık ki her gün, her an bir yerlerde yaşanan, insanların hayatını alt üst eden, korkunç olaylara değiniyor kitap ve canınızı yakıyor. Kitabı okurken ben de Margo oldum, tıpkı onun gibi intikam istedim,adaletin sağlanmasını istedim, birilerinin hayatları yıkılırken bunu yapanlara hiçbir şey olmamasından daha çok nefret ettim. İlik, okuduğum ilk Tarryn Fisher kitabıydı ve beni aklımı karmakarışık eden sorularla tek başıma bıraktı, fakat bir an önce diğer kitaplarına başlamak istiyorum. edit: Çevrilmiş tüm Tarryn Fisher kitaplarını bitirmiş halde bu yorumu düzenliyorum, ve evet, Tarryn Fisher kalemine aşığım! |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder