"Birine güvenirsin, ona kalbini açarsın. Sonra o ne yapar? Yalan söylemenin, insanları böyle yanlış yönlendirmenin bir cezası var mı? Ya da birinin kalbini kırmanın? İyi insanları seçmeyi beceremiyorum sanırım."
Neyse. Gelelim konumuza.
Dizimiz Joe Goldberg’in işlettiği kitapçıya Guinevere Beck’in gelmesiyle ve Joe’nun Beck’i görmesi ile başlıyor. Ve o an Joe kararını veriyor; kendini Beck’in hayatına girmeye programlıyor. Buna engel olabilecek durumları, kişileri ortadan kaldırması gerekse bile! Ve ilk işi Beck’in sosyal medya hesaplarına sızmak oluyor. Gerekli bilgiyi toplayan Joe planını öyle iyi kuruyor, avına öyle ustaca yaklaşıyor ki Beck’in tuzağa düşmekten başka çaresi kalmıyor ve olanlar oluyor.
Sanıyorum ki bu diziyi ilk bakışta bu kadar ilgi çekici kılan sosyal medya kullanımıyla tehditlere ne kadar açık olduğumuzu görmek oldu, en azından benim için öyleydi. Bu öyle gerçekleşmesi mümkün olmayacak uydurma hikayelerden değil sonuçta. Fazlasıyla hayatın içindendi. Farkında olmadan yapılan paylaşımların, önemsenmeyen detayların nelere yol açabileceğini görmek ürperticiydi. Gerçekten. 😱
Biraz karakterlere geçelim.
Dizide gerçekten sevdiğim bir karakter oldu mu diye düşünüyorum ama asla bulamıyorum. Karakterlerin hepsi kusurluydu ve bu da durumu daha gerçekçi kılıyor bence.
Joe... Ah Joe! Beck’e karşı sergilediği yönü öyle kusursuzdu, öyle iyiydi ki Beck’in bu tuzağa düşmeme şansı yoktu. Bir kere, adam aşırı zeki! Neyi görmesi gerektiğini, düştüğü bir zorluktan nasıl kurtulması gerektiğini inanılmaz biliyor. Zaten onu bu kadar tehlikeli kılan da bu zekası. Ben daha farklı bir şeyler yaptığını ve yapacağını düşünüyordum ki son bölüm tüm tezlerimi çürüttü. Gerçekten sürprizli bir karakter.
Beck’i ise hiç sevemedim. Fazlasıyla dengesizdi. Asla ait olamadığı düşündüğü bir arkadaş grubu var fakat ısrarla onlardanmış gibi davranmaya devam ediyor. Ve aşırı tembel. Sürekli yazmak istiyor fakat yazmayı denemiyordu bile! Ne istediğini bilmeyen güçsüz bir karakterdi anlayacağınız. Ve bence Joe’nun ona olan ilgisi ister istemez Beck’i daha kusursuz görmeyi istememize sebep oluyordu ama Beck, beklentilerimizin tam tersiydi.
Genel anlamda durağan bir yapısı var dizinin ama bir anda öyle bir bomba patlıyor ki sonraki bölüme ne ara geçtiğinizi bile fark edemiyorsunuz. ‘Şimdi ne olacak?’, ‘Daha ne olabilir?’lerle ben son bölümde buldum kendimi.🙈 İzlediğim için de hiç pişman değilim. Tek pişmanlığım böyle merakta kalacağımı kestirememem oldu. Çünkü 2.sezona kadar nasıl dayanırım bilmiyorum gerçekten. Sanıyorum o arada dizinin uyarlandığı kitabı okumaktan başka çarem yok.🙈 İzlemediyseniz bence kesinlikle bir şans verin, izlediyseniz elbette yorumlarda sizi görmek isterim.❤️ Son olarak, tüm hesaplarınızın gizliliğinden emin olun! 😉😂😂
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder