Kitabı incelemek ve satın almak için : Goodreads || D&R || KitapYurdu || Okuoku
***
TERSYÜZ’ün yazarından, hiç kimsenin "birisi" olmasının... alışılmadık bir dostluğun, umudun iyileşmeye ve kefaretin aşka dönüşmesinin hikâyesi.
Blue Echohawk kim olduğunu bilmiyordu. Gerçek adından ya da doğum gününden bihaberdi. İki yaşında terk edilmiş, bir başıboş tarafından büyütülmüş ve on yaşına kadar okul yüzü dahi görmemişti. On dokuz yaşına geldiğinde, yaşıtları üniversiteye ya da yeni hayatlarına doğru giderken, Blue hâlâ lise son sınıftaydı. Annesiz, babasız, inançsız ve geleceksiz Blue Echohawk aynı zamanda zorlu bir öğrenciydi. Sertti ve kendi bildiğini okuyordu. Ayrıca son derece çekiciydi. Yani, genç bir İngiliz olan ve sorun çıkaranları kanatları altına almaya meyilli ve Blue'yu çözmeye kararlı tarih öğretmeninin tam tersiydi.
Âşık olmak, kim olduğunuzu bilmediğinizde zor olabilir. Kim olduğunu ve sizinle neden birlikte olmaması gerektiğini tam olarak bilen birine âşık olmak ise imkânsızdır.
***
"Hepimiz kendimizi dışarıda kalmış, içeriye bakıyormuş gibi hissedebiliriz. Hepimiz dağılmış hissedebiliriz.Bizi biri yapan şey kim olduğumuzun farkında olmaktır bence, Blue. Bir sanat eseri olmayabilirsin ama kesinlikle bir esersin."
Kim olduğumuzu bilme şansına sahip olduğumuzda aslında pek çok zorluğa karşı koyabiliyoruz, mücadele edebiliyoruz, dağıldığımız zamanlarda kimliğimize tutunuyoruz, böyle ayakta kalabiliyoruz. Fakat Blue'nun böyle bir şansı yoktu. O, onu doğru düzgün tanımadıkları halde ona etiket yapıştırmaktan çekinmeyen insanların verdikleriyle yetinmek zorundaydı. Tutunabileceği hiçbir şeyi yokken tek başına mücadele etmek zorundaydı, Wilson'a kadar. Wilson hayatına girdikten sonra Blue'nun kim olduğunu bulma macerası, kendin keşfetme çabası başlıyor kitapta. Bana kalırsa yalnızca Blue değil, siz de kendinizi keşfedebiliyorsunuz kitabı okurken.
"Nereye dağıtıldığımız konusunda hiçbirimiz bir şey yapamayız,Blue. Ama kimse dağıtıldığı yerde kalmak zorunda değil.Bence nereden geldiğinden çok nereye gittiğine odaklanmalısın.Seni öfkelendiren şeyden ziyade seni mükemmelleştiren şeye odaklanmalısın.Hikayenin ana noktasını gözden kaçırıyorsun. Bu efsaneden çıkarılacak ders belki de hepimizin aynı usta tarafından oyularak yaratılmış ve şekillendirilmiş olduğumuzdur.Belki hepimiz birer sanat eseriyiz."
Wilson... Blue'nun en büyük şansıydı... ve kesinlikle harikaydı! Söyler misiniz, derslerinde sürekli şiir okuyan, inanılmaz güzel alıntılar yapan, harika hikayeler üzerinden sizi düşünmeye zorlayan bu adamı nasıl sevmemek gibi bir şey mümkün olabilir mi? Ayrıca kitaptaki Gurur ve Önyargı göndermelerine bayıldım! Ah, Darcy Wilson... sen harika bir detaydın! <3 <3
"Bazen çenemden göğsüme kadar uzanan kocaman boş bir delik varmış gibi hissediyorum.Hayatın oyarak açtığı geniş bir ters boşluk. Ama bu güzel bir şey değil,Wilson.Bazen orası boş ve karanlıkmış gibi hissediyorum... ve... ve ne kadar zımparalanırsa zımparalansın ya da parlatılırsa parlatılsın olmadığı bir şeye dönüşmeyecek.Korkarım ki beni sevmene izin verirsem aşkın o boşluk tarafından yutulacak, dolayısıyla SEN DE yutulacaksın."
Wilson söylediklerime öyle kendini kaptırmış, öyle dikkatle dinliyordu ki sevecen gri gözleri kısılmıştı.Çeneme dokundu.
"Ama bu snein elinde olan bir şey değil,Blue," dedi sakince."Seni kimin seveceğini kontrol edemezsin... Herhangi birinin ne artık seni sevmemesini sağlayabilirsin ne de sevmesini."
Şunu da söylemeliyim; Blue bazı kararlarıyla beni çileden çıkardı. Olmasaydı daha iyi olurdu dediğim kısımlar da vardı kitapta. Ama bunların dışında çok güzeldi. Lakin sonu biraz daha uzun olmalıydı bana göre. Ben Wilson ve Blue ilişkisinin nereye gideceğini biraz daha okuyup görmek isterdim. Ve kesinlikle Wilson'un bakışından birkaç bölüm okumayı isterdim. Onun bakışından neler olduğunu, neler düşündüğünü delice merak ettiğim çok şey vardı.Keşke mümkün olsaydı.<3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder